Web Tasarım Ankara

 

30 Yıl Önce

Hayatının baharında bir avuç liseli genç 30 yıl önce onurlu bir yola çıktılar. Ülke karanlık günlerini yaşıyordu. Kardeşin kardeşe kıydığı günlerdi. Anaların evlatsız kaldığı, bu ülkenin çocuklarının birbirine kurşun sıktığı acılı yıllar... İşte o günlerde büyüklerin yapamadığını yapıyordu bu liseli gençler. Kavgaya direniyor, Kültür çalışmaları yapıyordu. Gençleri kardeşleştirmeye çalışıyor, kavga yerine barışa çağırıyordu arkadaşlarını.

İşe bir duvar gazetesi ile başladılar. Adı "Çınar" oldu. Çınar şiir, hikaye yarışmaları düzenliyordu. Ödüllerini, kazanan öğrenciyle fikirleri farklı da olsa okul müdürlerine, öğretmenlerine verdiriyorlardı. Çünkü önce öğretmen öğrencisiyle barışmalıydı. Sayıları artıyordu bu inanç timsali gençlerin. Liseleri bitiriyor, üniversitelere adım atıyorlardı. Ama Çınar yaşamalıydı. Toplanan, kardeşleşen bu gençler, yeni gençlerle, gençleşecek çocuklarla buluşmalıydı. Ve kollar sıvandı. Hasköy Yeşilöz Mahallesinde küçücük bir odanın duvarına asılan küçük bir tabela bir ulu ağacın ilk tohumuydu. Bu tabelada "Çınar Spor" yazıyordu.

Toplandı çocuklar, gençler bir bir... Güzel bir hareket takdir görmez mi, sevilmez mi? Grup grup geldi gençler. Birler, onlar, yüz; yüzler, binlere yürüdü. Kök saldı Çınar Spor... Artık yeri dar geliyordu. Bir kümesle bir kömürlüğü buluşturup, büyüttüler mekanlarını, emek verip güzelleştirdiler. Sahaya çıktıklarında onlarca takım oluyorlardı artık. Turnuvalar düzenlediler, madalyalar, kupalar aldılar. Hem spor yaptılar, hem kültürel çalışmalar, sohbetler yaptılar. Çünkü zeki, çevik sporcunun ahlaklı da olması gerekiyordu. Ülkesine, milletine, dinine bağlı olmalıydılar. Bu güzel duygular, güzel umutlarla birlikte büyüdü. 

Yeni mekanları da dar geldi, büyük bir salona taşındılar. Tahtalar döşediler yerlere, folklör, taekwondo yaptılar. Sahneler yaptılar, tiyatrolar, piyesler oynadılar. Analar, babalar çocuklarıyla gurur duyuyorlardı artık. Mahalle değil, mahalleler birleşti. Tam dokuz mahallenin muhtarı, imamı, önde gelenleri toplandılar, yürüdüler Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'ne. Kapılar açıldı, Çınar Spor amatör liglere alındı tereddütsüz. Çünkü onlar halkı kucaklaştırmıştı sevgi yumağında.

İlk maç, ilk sezon derken aylar yılları, on yılları izledi. Şampiyonluklar alındı, madalyalar kazanıldı. Türkiye'ye uluslararası ödüller getiren sporcular yetişti. Yüksekokulları doldurdu Çınarspor'lular. Büyüdüler çocuklar, herbiri Anadolunun bir çınarı oldular. Ülkenin her tarafında kardeş kavgası varken Çınarspor'da eğitim vardı, başarı vardı, aksiyon vardı, atılım vardı. En güzel şeylerle bezenmişlerdi. Devlete ve millete ve vatana yanlışlar yapılırken, devletine, milletine, bayrağına sahip çıktı. Belki örnek oldu Çınarspor yetkililere. Dediler ki; Çınarspor Türkiye'nin örnek bir kulübü değil, örnek tek kulübüdür.

Çınarspor bir ulu çınar gibi kıtaları aştı. Çoğaldı Çınarspor'lar, örnek aldılar ağabeylerini. Viyana'ya gittiler, orada örnek kulüp oldular Viyana Çınarspor olarak. Çünkü ilk Çınarspor'dan yetişmişti kurucuları. Mamak'ta Mamakspor oldular, Etimesgut'ta Cihanspor... Dikmen'e ulaştılar Yeni Gençlik Spor oldular, Beştepe'de buluştular Beştepe Spor oldu adları. Bilmeyiz daha kaç spor kulübü kuruldu, Çınarspor'u örnek alan kaç Çınarspor'lu kulüp yöneticisi oldu.

Sadece spor mu? Onlarcası profesör oldu üniversitelerde, yüzlercesi yönetici oldu kamu kurumlarında, devlette yöneticilik yaptı, siyaset yaptı, milletvekili oldu yüzlercesi. Belediye başkanları oldu, gencecik yaşta aldıklarını verdiler yönettiklerine... İşadamları, şairler, yazarlar yetişti Çınarspor kaynağından beslenen. Fakat hepsinin bir adı vardı bu cevherlerin, vefa... Geçmişlerini unutmamışlardı.

Vefalıydılar, fedakarlıkları unutmazlardı. Salon kirasını ödeyemediklerinde inşaat işçiliği yapmıştı kurucular, kirayı ödeyebilmek için. Mahalle sakinleri kurban bayramlarında kurbanlarının derilerini toplayıp vermişti, yeterki siz çocuklarımızı koruyun bataklıktan diye. Öğrenciler, öğrenci kredilerini koymuşlardı ortaya, Çınar büyüsün diye. Sporcular kendileri almıştı ayakkabılarını, formalarını... Anneler pasta, börek yapıp gönderiyordu Çınar'a yavrularımız yesinler diye. Her akşam ve sahurda evlere davet ediliyordu sporcular ve yöneticiler aç, açık bırakılmıyordu onlar mübarek ramazanlarda... Bayramlar bayram gibiydi çünkü herkes bayramı hakediyordu sevgi ve saygıyla...

Türkiye, Avrupa şampiyonları yetişiyordu Çınarspor'da şanlı Türk bayrağını dalgalandıkça gözyaşı döküyorlardı gururla... Sporcuların oynadığı tiyatrolar, verdiği konserler halkı coşturuyordu, gururlandırıyordu her mahalle sakinini. Kavga yoktu, kardeşlik vardı, huzur vardı. Bütün spor kulüplerine örnek oldu bu özveri... Spor müsabakalarına çıkarken çiçek veriyordu takımlarımız. Yenildiği zaman rakibini alkışlayabiliyordu taraftarlarımız.

Gün oldu, yöneticiler, sporcular yürüyüş yaptı, koşulara katıldı devlet yöneticileri ile ve vatandaşlar birlikte, yaşam boyu koşu ve yürüyüşlerinde, gün oldu onlarca çocuğu sünnet ettirdi yetişen doktorlarına... Kanını vermekte yarıştı tüm Çınarspor'lular Kızılay'a kan bağış kampanyasında...

Durmadı vatan, millet hayinleri. Bu güzel topluluğun huzurunu kaçırmak için bombaladılar bir gün Çınarspor'un o huzur dolu binasını. Düşürmek istediler birbirine mahalle sakinlerini. Ama onlar sağduyuluydular. Kervan yürür dediler, yürüdüler...

Günler geçti, aylar, yıllar geçti binasız kaldı Çınarspor... Evraklar, spor malzemeleri evlere alındı. Evlerden yürütüldü faaliyetler. Azmettiler, bu sefer Kızılay'da bir mekana kavuştular, yine dar imkanlarıyla. Oradan yürüdüler güzel yollarına ama imkanlar sınırlıydı. Yine birgün mekansız kaldılar fakat iş sahibi olmuş Çınarspor'lular yine sahip çıktılar çocuklarına... Mekan verdiler, imkan verdiler... Çıktılar sahaya onurluca...

Minik oldular, Yıldız oldular, gençleştiler Genç B dediler, Genç A oldular, kümeler atladılar. Liglerde coştular, coşturdular... Bir an bile köşelerine çekilmediler. Madalyalar, kupalar, şampiyonluklar aldılar. En önemlisi bir onur mücadelesi verdiler. Bir geçiş dönemini yaşadılar. Zordu o günler. Binlercesini vefa ismiyle yetiştirler ama herbiri bir yerdeydi... Biryerlerde çok güzel hizmet veriyorlardı herbiri.. Güzeldi, hoştu, gurur vericiydi ama Çınarspor hak ettiği yerde değildi.

Birçok kulüp kurulurken Çınarspor'u örnek almıştı ama boynuz kulağı geçmişti. İmkanlar verilmişti onlara, profesyonel olmuşlardı. Fakat kurulduğundan bugüne fedakarlıklarla yürüyen Çınarspor bugünlerde ne durumdaydı?

Aldılar kalemi ellerine onuncu yılında biz buradayız dediler. Bir dergi çıkardılar, dostlara ulaştırmak için... Adı da "10. Yılında Çınarspor" oldu... Yirminci yıl oldu, duymayanlara yeniden duyurmak için yeni bir dergi çıkardılar, geçmişi yad ettiler, okuyanlar heyecanlandı, duygulandı hatıraları canlandıkça, baktılar baba olmuşlar, çocukları büyüyor yüzlercesinin... Dede olmuş bazılar, torunlarını büyütüyor ilk Çınarspor'lular... Çocuklarına, torunlarına bakıyorlar, benzetemiyorlar geçmişteki kendilerine. Biz diyorlar sizin yaşınızdayken diyorlar ama devam edemiyorlar konuşmalarına. Düğümleniyor boğazları ve yutkunuyorlar... Düşünüyor Çınarspor'lular bizim çocukluğumuzda Çınarspor'un elleri uzanmıştı bizlere, şimdi uzanan eller mi vardı, çocuklarına, torunlarına? Herbiri önemli ağabeylerdi, şimdi büyümüş dal budak salmıştı, çevresinde binlerce insanlar vardı yönettikleri. Elbette güzel şeyler de yapıyorlardı, takdir ediliyorlardı, tebrik ediliyorlardı. Ama Çınarspor binlerce vatan evladını eğiten, yetiştiren, bugünlere taşıyan, bu imkanların dünü olan Çınarspor!

İşte 30. yıl, işte Çınarspor, vefanın ve fedakarlığın adı Çınarspor, yakışır mı boynu bükük bırakılmak? Yakışır mı imkansız, mekansız kalmak? Senin bedeninden volkan gibi fışkıran Çınarspor'lular 30. yılında buluştular, kucaklaştılar... Unuttular yılların kırgınlıklarını, yorgunluklarını... Tutuştular el ele, verdiler omuz omuza... Ellerinin arasına aldılar başlarını düşünüyor ve haykırıyolar hep birlikte... Büyük bir coşku ile "bizim adımız vefa, bizim adımız vefa, bizim adımız vefa"...